top of page

Kadının Yeri Mutfaktır!

Mar 9

4 min read

0

0

0

Başlığı okuyan tüm okuyucuların, beni linç etmeden önce ilk paragrafı da okuyacaklarını ümit ederek bu başlığı attım. 8 Mart’ta Dünya Kadınlar Gününü kutlayacak olmamız vesilesiyle, profesyonel mutfakta kadının yeri, başka deyişle de, yer alamaması hakkında yazmak istedim, bu sırada da profesyonel mutfağı, gittikleri işletmelerin sadece açık mutfağından ve ''Master Chef'' isimli TV programından gözlemlemiş olanları biraz daha fikir sahibi yapmak niyetim. Belki böylece, önümüze gelen her tabağa bambaşka bir göz ile bakma fırsatımız da olmuş olur.
Tarih öncesi çağlara kadar gitmek ve kadın-erkek ilişkilerini, toplumda kadın-erkek rollerini hatırlayarak başlamak istiyorum. Avcı-toplayıcı olduğumuz dönemde, fiziksel koşullar da göz önüne alınarak, erkekler ava çıkma, barınma ve korunma ihtiyaçlarını giderme gibi rolleri üstlenirken, kadınlar ise çocuklar, evin düzeni-temizliği, toplayıcılık, yemek yapma rollerini üstlenmiştir. Bu durum çağlar değiştikçe evrimleşsede ana hatları aynı kalmıştır. Hamile olan, çocuklara bakan ve fiziksel olarak daha güçsüz olan kadının evdeki diğer işleri de üstlenmesi, mantıklı ve normal bir durum olmuştur.
Taa ki, sanayi devrimine kadar. İşte bu noktada erkek daha farklı işler yapmaya, emeklerini para karşılığı satmaya, bu emeklerin karşılığında eskisinden fazla gelir elde etmeye başlarlar. Üstelik, bu ''ayrıcalık'' sadece erkeklere sağlanmıştır. Gerek kültürel/dini değerler, gerek çocuklar, fiziksel farklılıklar gibi kadınları eve bağlayan nedenler ile, erkekler hem güçlenip hem zenginleşirken, kadınlar geride kalmıştır.
 Tam da bu noktada hemen kuyuya bir taş atmak isterim. Kadın-erkek rolleri bu noktaya kadar oldukça mantıklı bir biçimde ve doğal olarak dağıtılmıştı. Yani kadının evinin mutfağında olması çok normaldi. Peki, çalışma hayatı başlayıp, dışarıda yeme ihtiyacı doğduktan sonra, bu vakte kadar elinin motor yağıyla hamur işine girmemiş erkek nasıl oldu da birden bire mutfakların ''Şef''i oldu? Yoksa mecbur kaldığı için mi? Kadının çalışması bazı değerlere ''uygun düşmediği'' için mi? 
Evde yemekler her daim sevgi ile pişerken, ''sokakta''ki mutfaklarda erkekler, nizam-intizam adı altında katı kurallar getirdiler. O güne kadar düzeni ancak askeri sistem içinde gören erkek, mutfağı da askeriyeye benzetti. Ast-üst komutası,''emredersin komutanım!'' benzeri sorgusuz ''yes chef!'' kabullenişi… Peki hiç düşündük mü, anneler kızlarına mutfakta bir şeyler öğretirken nasıl şefkatle yaklaştı, bu kadar sevgi ile hala nizamı sağladı? Annesinin reçetesini uygulayan erkek şefin, her ne kadar uğraşırsa uğraşsın, asla o yemeği annesi gibi yapamamasının sebebi, annesinin malzeme listesine eklemediği, ama mutfağından her çıkan tabakta farkında olmadan olan ''sevgi, şefkat, aşk'' gibi duygular olabilir mi? Bilim insanları, bir bardak suyun dahi içinde farklı frekansları/duyguları barındırabildiğini kanıtladılar, bu durumda, sizce biraz önce azarı yemiş bir aşçının elinden çıkan tabak ile aynı reçete ile bir annenin yaptığı yemek aynı lezzette olabilir mi?
Takvimde biraz daha günümüze yaklaşalım. Modern zamanlar, artık doğum kontrolü var ve kadınların biraz daha seçim hakkı var. Eve, çocuklara bağlı kalmak zorunda değiller. Artık onlar da çalışma hayatına katılıyor, değerler değişiyor. Ekonomik şartlar değişiyor. Tek maaş ile geçinmek, iyi bir hayat sürmek ve çocuklara iyi eğitim ve gelecek sağlamak zorlaşıyor. Dolayısıyla çalışan kadın sayısı artıyor. Kulağa harika geliyor.
Hatta, bayağı 2021 sonrasına gelelim, yakın zaman, pandemi bitiyor, eski düzene dönülüyor. Mutfak eğitimi alan, mutfaklarda çalışan kadınlarla ilgili istatistiklere baktığımızda (rakam vermeyeceğim çünkü elbette ülkemizde böyle bir istatistik yok, ancak yurt dışı kaynaklı istatistikler de oldukça fikir veriyor) en iyi şartlarda %30 ları geçemiyor mutfak çalışanı kadın sayısı. Neden sorusuna asla bilimsel olmayan, ancak tecrübeyle sabit bir yanıtım var.
Mutfakta bir gün dahi çalışmadan, bir yumurta dahi kırmadan hemfikir olabileceğimiz bir konu var ise, mutfakta çalışmak oldukça fiziksel bir iştir. Şöyle hayal edin, en ideal ve mükemmel koşullarda, 8 saat boyunca ayaktasınız, çeşitli indir-kaldır, taşıma, kesme, çırpma işleri yapıyorsunuz. Başka bir deyişle gün boyu spor salonunda gibisiniz. Kardiyo, ağırlık, aklınıza ne gelirse var. Üstelik bazı işlerde yaptığınız şey o kadar tekrara dayalı ki, çeşitli sakatlanmalara sebep oluyor. Yoldan çevireceğiniz herhangi bir mutfak çalışanında, karpel tünel sendromu, tenisçi dirseği, varis, fıtık(lar), boyun düzleşmesi gibi rahatsızlıklar sadece ''normal'' şeyler. Bunun dışında sürekli personel sıkıntısı, az maaş, iş stresi ile psikolojik sorunlar, bağımlılıklar… Bu arada, 10 sene beyaz yaka çalışmış biri olarak, ofis stresi ile mutfak stresinin kıyas kabul etmeyeceğini rahatlıkla söyleyebilirim.
Mutfak çalışanının standartlarını çizdiysek, gelelim kadının mutfaktaki yerine. Öncelikle erkeklere göre fiziksel dezavantajımız olduğu bir gerçek. Bunun üzerine son derece adaletsiz olduğunu düşündüğüm, erkekler tarafından, kadın çalışma arkadaşlarına karşı bir aşağı/hor görme durumu söz konusu. Elbette cinsiyetçi şakalar, cinsiyetçi ayrımcılık da cabası. Eğer fiziksel ve psikolojik sınırlarınızı bir şekilde aşmayı başarırsanız, o zaman elbette sizin de erkek meslektaşlarınız kadar başarılı olma şansınız var. Oldukça eşit ve makul şartlar yani…
Kadın bir mutfak şefinden ''emir almayı'' reddeden ''erkek'' şefler, kadın meslektaşları bir sebeple daha duygusal olduğunda (belki o gün sadece biraz morali bozuk) ''ayın o zamanı mı'' yorumları… 25 kglık un çuvalını gösterip ''kadın olduğun için kaldıramayacaksan baştan söyle'', çalıştığınız süre boyunca çeşitli ödüller ve başarı belgeleri aldığınız iş yerinizde, 16,5 saatlik mesai sonunda ''artık dayanamıyorum, ne olur birilerini işe alın'' dediğinizde ''zayıf'' görülmek… Belki bu tarz şeyleri fiziken ve psikolojik olarak kaldırabilen kadınların sayısıdır belki de az olan. Belki daha rahat ettikleri, daha az eziyetli işleri tercih ediyorlardır kadınlar. Bunun için kadınları değil, onları aslında bulunmak istedikleri ortamlardan zorbalayarak kaçıran meslektaşlarını ve sistemi sorgulamalıyız belki. Özetle mutfakta kadın-erkek sayılarındaki eşitsizliğin, kadınların akıl sağlıklarını seçmesi olarak yorumluyorum.
İşte bu yukarıda anlattığım sebeplerle, bu ay bir kadın mutfak çalışanı gördüğünüzde belki yanına gidip, o günkü tabağınızda geçen emeği için teşekkür etmek istersiniz. Emin olun, sizi ve bu jestinizi günlerce hatırlayıp mutlu olacaktır.
Tüm emekçi kadınların gününü en içten dileklerimle kutlarım…

Mar 9

4 min read

0

0

0

Comments

Share Your ThoughtsBe the first to write a comment.
bottom of page